Kuzeydoğudan Esen Rüzgarın Adı Nedir? Gücün, Kurumların ve Toplumun Rüzgarı
Bir Siyaset Bilimcinin Gözünden Rüzgarın Yönü
Kuzeydoğudan esen bir rüzgar… İlk bakışta yalnızca bir doğa olayı gibi görünür; ama siyaset bilimi, doğayı bile iktidar metaforlarıyla okumayı öğretir. Çünkü her rüzgar, bir yönü gösterir; her yön, bir iktidar ilişkisini. Kuzeydoğudan esen rüzgar, soğuk bir etkiyle gelir; tıpkı devletin soğuk yüzü, tıpkı ideolojinin görünmez baskısı gibi. Peki bu rüzgar, toplumsal düzeni nasıl şekillendirir? Hangi güçleri sürükler, hangilerini savurur?
İktidarın Görünmeyen Rüzgarı
İktidar yalnızca bir kişi ya da kurumun elinde değildir; bir rüzgar gibi toplumun dokularına sızar, bireylerin davranışlarını şekillendirir. Michel Foucault’nun deyimiyle iktidar, her yerdedir çünkü her ilişkide üretilir. Kuzeydoğudan esen rüzgar, bu anlamda otoritenin yönünü temsil eder: yukarıdan aşağıya, merkezden çevreye, güçlüden zayıfa.
Fakat asıl mesele şudur: Rüzgarın estiği yönü kim belirler? Kurumlar mı? İdeolojiler mi? Yoksa toplumun kendisi mi?
Kurumlar ve Vatandaşlık Arasındaki Rüzgar
Modern devletin kurumları —yargı, eğitim, ordu ve medya— kuzeydoğudan esen bu rüzgarın kanalları gibidir. Bu kurumlar, görünürde düzeni korur ama aslında belirli bir ideolojik yönü meşrulaştırır. Vatandaş ise bu görünmez rüzgarın içinde yaşamayı öğrenir: Uyum sağlar, direnir, savrulur ya da yön değiştirir.
Bu noktada vatandaşlık, sadece bir kimlik değil; rüzgarın yönüne karşı tutum alma biçimidir. Kimi, otoritenin soğuk esintisine karşı sessizce direnir; kimi, o rüzgarı arkasına alarak güç kazanır.
Eril Güç Stratejileri ve Kadınların Demokratik Duyarlılığı
Siyaset sahnesi uzun yıllar boyunca erkeklerin stratejik hesapları üzerinden tanımlandı. Erkekler, gücü rüzgarı yönlendirmek olarak gördüler; hâkim olmak, kontrol etmek, yön tayin etmek… Oysa kadınlar, rüzgarı hissetmeyi, onunla birlikte hareket etmeyi öğrendiler. Kadın bakışı, rüzgarı durdurmak değil; onunla diyalog kurmak ister.
Feminist siyaset bilimi bize şunu hatırlatır: Demokrasi, yalnızca kurumların değil, etkileşimlerin sanatıdır. Kadınların toplumsal alandaki varlığı, rüzgarın yönünü değiştirmese bile, onun şiddetini yumuşatır. Erkeklerin stratejik gücü ile kadınların katılımcı duyarlılığı birleştiğinde ise ortaya gerçek bir toplumsal denge çıkar.
İdeolojinin Rüzgarı: Kim İçin, Kime Karşı?
Her ideoloji, bir rüzgar yönü belirler. Liberalizm bireyin özgürlüğünü, sosyalizm eşitliği, muhafazakârlık ise düzeni öne çıkarır. Fakat hiçbiri nötr değildir; hepsi bir “esme biçimi” önerir.
Siyaset bilimci için bu yönleri okumak, hava tahmini yapmaktan daha karmaşık bir iştir. Çünkü burada değişken olan atmosfer değil, insanın arzusu ve korkusudur. Toplum, bazen bu rüzgarlara gönüllü teslim olur; bazen de devrimci bir hamleyle tersine estirir.
Rüzgara Karşı Yürümek Mümkün mü?
Kuzeydoğudan esen rüzgarın adı, belki de iktidarın sürekliliğidir. Ancak siyaset, bu rüzgara karşı yürümeyi öğrenme sanatıdır. Vatandaşın görevi, sadece rüzgarın yönünü fark etmek değil; onu dönüştürmenin yollarını aramaktır.
Peki biz, hangi rüzgarın içindeyiz?
Hâlâ kuzeydoğudan mı esiyor, yoksa artık başka bir yönden mi?
Son Söz: Rüzgarın Yönünü Kim Belirler?
Bir toplumun demokrasisi, rüzgarın kimden estiğini değil, kimin yönünü değiştirebildiğini gösterir. Eğer bireyler, kadınlar, gençler ve marjinal sesler kendi nefeslerini bu rüzgara katabiliyorsa; o zaman kuzeydoğudan esen soğuk, yerini sıcak bir toplumsal dönüşüme bırakır.
Belki de en doğru soru şudur:
Rüzgarın yönünü değiştiremiyorsak, neden hâlâ ona teslim oluyoruz?
#siyasetbilimi #iktidar #feministsiyaset #demokrasi #toplumsaldenge